Amok Koşucusu Geniş Kitap Özeti( Stefan Zweig )
Zweig
klasiklerinden biri olan kitap birincil tekil kişi anlatımıyla başlıyor. Kitapta
karakter isimleri bulunmuyor. Ana karakterimiz 1912’de Napoli’de o sırada
seyahat etmekte olduğu gemiyle ilgili bir kaza olduğundan bahsederek başlıyor. Ancak
ana karakterimiz bu kazayı açıklayabilmek için olayları baştan anlatma gereği
duyuyor.
Bu olaylar
başlamadan karakterimiz Hindistan’dan Avrupa’ya dönüş için gemi bileti alıyor. Ancak
gemi tıka basa dolu olduğu için merdiven altı çok küçük bir kamara bulabiliyor.
Gemiye ilk bindiğinde kamaranın basıklığından dolayı orada çok kalmak istemese
de birkaç gün sonra gemide ki tüm yüzler, tüm muhabbetler, gülüşmeler vs. ona
itici gelmeye başlıyor. Bunun sonucundan kahramanımız herkesten uzak kalmak
için gün içinde içip uyuyor.
Uyandığında kamarası
çok havasız ve boğuk olduğu için güverteye çıkıyor; ve tam anlamıyla göğün ve
yıldızların görüntüsüyle büyüleniyor ( Kitapta bu sahne muhteşem betimleniyor.)
. Geminin karanlığın içinde bu muhteşem aydınlatmalarla yüzmesi durumu onu
sarhoş ediyor; ve kahramanımız bulduğu bir halat yığınının üzerinde kendinden
geçiyor.
Kendine geldiğinde
bir öksürük duyuyor ve bir karaltı görüyor. Burada ki gizemli adam bir yas
tuttuğundan ve gemidekileri görmeye dayanamadığı için yalnızca geceleri
güverteye çıktığından bahsediyor ve bu sırrı kahramanımızdan saklamasını
istiyor. Kahramanımız sonrasında adamın yanından ayrılıp kamarasına dönüyor ve
sözüne sadık kalıyor. Ancak bu adamı merak etmekten kendini alamıyor.
Sonraki gece
yine adamın bulunduğu yere gidiyor ve adamla konuşmaya başlıyorlar. Zaten
kahramanımız sormadan gizemli adam yaşadıklarını anlatmak için yanıp tutuşuyor.
Bir doktor olduğundan ve kısa bir süre önce Hollanda hükümeti için kolonilerden
birinde çalıştığından bahsediyor.
Aslında
doktoru derinden yaralayan olay bu yerde çalışırken emekliliğine yakın bir
zamanda meydana geliyor. Bir gün bir kadın doktorun yaşadığı yere geliyor.
Hamile olduğunu ancak bu çocuğu istemediğini kibirli ve soğuk bir ifadeyle üstü
kapalı olarak anlatmaya çalıyor; ancak doktor bu duruma hem sinirleniyor, hem
ondan keyif alıyor bu yüzden açık konuşup rica etmesini istiyor. Kadın böyle
bir şey yapacağına ölmeyi tercih edeceğini söyleyip orayı terk ediyor.
Hem kadından
etkilenen, hem ona sinirlenen doktor bir süre karmaşık duygular içinde öylece
kala kalıyor. Bu süreden sonra doktor onun deyimiyle “amok koşusu”na başlıyor.
Bisikletini alıp kadının arkasından gidiyor, kadının yardımcısı onu durdurmak
istediğinde onu fena halde hırpalıyor. Doktorun tüm çabalarına rağmen kadın bir
şekilde kaçıyor; ancak doktor etrafta dönen dedikodular ve amok koşucusu
olmasının verdiği güçle kadının şehirde yaşayan zengin bir tüccarın eşi
olduğunu ve tüccarın birkaç aydır yurt dışında olduğunu öğreniyor. O dakikadan
sonra aslında kadına yardım etmek için yerinde duramıyor.
Şehre gidip
kadını görmeye çalışıyor ancak başaramıyor. Sonunda kadının yardımcısı gelip
doktoru buluyor. Şehrin kenar mahallelerinden birine götürüyor. Kadın burada çocuğunu
aldırmak için kendini Çinli bir kadına teslim etmiş; ancak işler hiç istediği
gibi gitmemiş. Bunu gören doktor kadını kurtarmak için elinden geleni yapsa da
kadın hayatını kaybediyor. Ancak ölmeden hemen önce doktora onun sırrını
koruyacağına dair söz verdiriyor. Kadının kocası şehre geldiğinde kadının
sıradan bir nedenden öldüğüne inanmıyor otopsi için kadının bedenini Avrupa’ya
götürüyor.
Doktor bir
anda amok koşusuna başlıyor ve inşa ettiği tüm hayatı yıkılıyor.
Doktor tüm
bunları anlatmayı bitirdiğinde artık kahramanımız güneş ışıklarını görebiliyor.
Gündüz görülmek istemeyen doktor oradan ayrılıyor. Kahramanımız gemide eşi yeni
ölmüş bir tüccar olduğunu öğreniyor.
Kitabın
başında değinilen Napoli’de yaşanan olay ise sonunda açıklığa kavuşturuluyor. İddalara
göre Napoli limanında bir kadın tabutu taşınırken yelkenden atlayan bir “deli”
tabutun ve taşıyanların denize düştüğü bir kaza yaşanmış herkes kurtarılmış
olmasına rağmen tabut kurşundan olduğu için batmış. Bu olayla ilgisiz olduğu
düşünülen bir erkek cesedi de aynı gün kıyaya vurmuş. Doktor bir şekilde hem
verdiği sözü tuttu hem de olması gereken şekliyle “amok koşusu”nu tamamladı.
Not: Amok koşusu kitapta “ …bu
delilik, bu bir tür insan kudurması… ölümcül, anlamsız bir saplantının krize
dönüşmesi hali, bunu başka hiçbir alkol zehirlenmesiyle açıklayamazsınız… Amok
şöyle bir şey: Bir Malezyalı, son derece sade, son derece iyiliksever bir
insan, içkisini içiyor… orada öylece oturuyor, duygusuz, donuk… tıpkı benim odamda
oturduğum gibi… ve birden ayağa fırlıyor hançerini kapıyor ve sokağa koşuyor…
hep dosdoğru koşuyor… nerede olduğunu bilmeden. Yolda karşısına ne çıkarsa
çıksın, hayvan, insan hançeriyle vuruyor yere deviriyor ve kan sarhoşluğu onu
daha da öfkelendiriyor.” Şeklinde tanımlanmıştır.
Kitap Yorumu
Kitap bir
bağlamda insanların tün hayatların boyunca çalışıp uğraşarak inşa ettikleri,
ancak bir türlü içinde mutlu olamadıkları hayatlarını; nasıl bir amok koşucusu
gibi hem mahvedip, hem inandıkları şey için ondan kurtulmalarını konu ediniyor.
Kitapta doktorun insanlara yardım etme, ve diğer bir takım zaaflarının onu
nasıl hem sonuna hem özgürlüğüne götürdüğünü inceliyoruz. Kesinlikle çarpıcı
bir kitap.
Okuduğunuz
için teşekkürler.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder