7 Nisan 2018 Cumartesi

Amok Koşucusu Geniş Kitap Özeti( Stefan Zweig )

Zweig klasiklerinden biri olan kitap birincil tekil kişi anlatımıyla başlıyor. Kitapta karakter isimleri bulunmuyor. Ana karakterimiz 1912’de Napoli’de o sırada seyahat etmekte olduğu gemiyle ilgili bir kaza olduğundan bahsederek başlıyor. Ancak ana karakterimiz bu kazayı açıklayabilmek için olayları baştan anlatma gereği duyuyor.
Bu olaylar başlamadan karakterimiz Hindistan’dan Avrupa’ya dönüş için gemi bileti alıyor. Ancak gemi tıka basa dolu olduğu için merdiven altı çok küçük bir kamara bulabiliyor. Gemiye ilk bindiğinde kamaranın basıklığından dolayı orada çok kalmak istemese de birkaç gün sonra gemide ki tüm yüzler, tüm muhabbetler, gülüşmeler vs. ona itici gelmeye başlıyor. Bunun sonucundan kahramanımız herkesten uzak kalmak için gün içinde içip uyuyor.
Uyandığında kamarası çok havasız ve boğuk olduğu için güverteye çıkıyor; ve tam anlamıyla göğün ve yıldızların görüntüsüyle büyüleniyor ( Kitapta bu sahne muhteşem betimleniyor.) . Geminin karanlığın içinde bu muhteşem aydınlatmalarla yüzmesi durumu onu sarhoş ediyor; ve kahramanımız bulduğu bir halat yığınının üzerinde kendinden geçiyor.
Kendine geldiğinde bir öksürük duyuyor ve bir karaltı görüyor. Burada ki gizemli adam bir yas tuttuğundan ve gemidekileri görmeye dayanamadığı için yalnızca geceleri güverteye çıktığından bahsediyor ve bu sırrı kahramanımızdan saklamasını istiyor. Kahramanımız sonrasında adamın yanından ayrılıp kamarasına dönüyor ve sözüne sadık kalıyor. Ancak bu adamı merak etmekten kendini alamıyor.
Sonraki gece yine adamın bulunduğu yere gidiyor ve adamla konuşmaya başlıyorlar. Zaten kahramanımız sormadan gizemli adam yaşadıklarını anlatmak için yanıp tutuşuyor. Bir doktor olduğundan ve kısa bir süre önce Hollanda hükümeti için kolonilerden birinde çalıştığından bahsediyor.
Aslında doktoru derinden yaralayan olay bu yerde çalışırken emekliliğine yakın bir zamanda meydana geliyor. Bir gün bir kadın doktorun yaşadığı yere geliyor. Hamile olduğunu ancak bu çocuğu istemediğini kibirli ve soğuk bir ifadeyle üstü kapalı olarak anlatmaya çalıyor; ancak doktor bu duruma hem sinirleniyor, hem ondan keyif alıyor bu yüzden açık konuşup rica etmesini istiyor. Kadın böyle bir şey yapacağına ölmeyi tercih edeceğini söyleyip orayı terk ediyor.
Hem kadından etkilenen, hem ona sinirlenen doktor bir süre karmaşık duygular içinde öylece kala kalıyor. Bu süreden sonra doktor onun deyimiyle “amok koşusu”na başlıyor. Bisikletini alıp kadının arkasından gidiyor, kadının yardımcısı onu durdurmak istediğinde onu fena halde hırpalıyor. Doktorun tüm çabalarına rağmen kadın bir şekilde kaçıyor; ancak doktor etrafta dönen dedikodular ve amok koşucusu olmasının verdiği güçle kadının şehirde yaşayan zengin bir tüccarın eşi olduğunu ve tüccarın birkaç aydır yurt dışında olduğunu öğreniyor. O dakikadan sonra aslında kadına yardım etmek için yerinde duramıyor.
Şehre gidip kadını görmeye çalışıyor ancak başaramıyor. Sonunda kadının yardımcısı gelip doktoru buluyor. Şehrin kenar mahallelerinden birine götürüyor. Kadın burada çocuğunu aldırmak için kendini Çinli bir kadına teslim etmiş; ancak işler hiç istediği gibi gitmemiş. Bunu gören doktor kadını kurtarmak için elinden geleni yapsa da kadın hayatını kaybediyor. Ancak ölmeden hemen önce doktora onun sırrını koruyacağına dair söz verdiriyor. Kadının kocası şehre geldiğinde kadının sıradan bir nedenden öldüğüne inanmıyor otopsi için kadının bedenini Avrupa’ya götürüyor.
Doktor bir anda amok koşusuna başlıyor ve inşa ettiği tüm hayatı yıkılıyor.
Doktor tüm bunları anlatmayı bitirdiğinde artık kahramanımız güneş ışıklarını görebiliyor. Gündüz görülmek istemeyen doktor oradan ayrılıyor. Kahramanımız gemide eşi yeni ölmüş bir tüccar olduğunu öğreniyor.
Kitabın başında değinilen Napoli’de yaşanan olay ise sonunda açıklığa kavuşturuluyor. İddalara göre Napoli limanında bir kadın tabutu taşınırken yelkenden atlayan bir “deli” tabutun ve taşıyanların denize düştüğü bir kaza yaşanmış herkes kurtarılmış olmasına rağmen tabut kurşundan olduğu için batmış. Bu olayla ilgisiz olduğu düşünülen bir erkek cesedi de aynı gün kıyaya vurmuş. Doktor bir şekilde hem verdiği sözü tuttu hem de olması gereken şekliyle “amok koşusu”nu tamamladı.

Not: Amok koşusu kitapta “ …bu delilik, bu bir tür insan kudurması… ölümcül, anlamsız bir saplantının krize dönüşmesi hali, bunu başka hiçbir alkol zehirlenmesiyle açıklayamazsınız… Amok şöyle bir şey: Bir Malezyalı, son derece sade, son derece iyiliksever bir insan, içkisini içiyor… orada öylece oturuyor, duygusuz, donuk… tıpkı benim odamda oturduğum gibi… ve birden ayağa fırlıyor hançerini kapıyor ve sokağa koşuyor… hep dosdoğru koşuyor… nerede olduğunu bilmeden. Yolda karşısına ne çıkarsa çıksın, hayvan, insan hançeriyle vuruyor yere deviriyor ve kan sarhoşluğu onu daha da öfkelendiriyor.” Şeklinde tanımlanmıştır.



Kitap Yorumu


Kitap bir bağlamda insanların tün hayatların boyunca çalışıp uğraşarak inşa ettikleri, ancak bir türlü içinde mutlu olamadıkları hayatlarını; nasıl bir amok koşucusu gibi hem mahvedip, hem inandıkları şey için ondan kurtulmalarını konu ediniyor. Kitapta doktorun insanlara yardım etme, ve diğer bir takım zaaflarının onu nasıl hem sonuna hem özgürlüğüne götürdüğünü inceliyoruz. Kesinlikle çarpıcı bir kitap.
Okuduğunuz için teşekkürler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder